Yazarlar: Stj.Av. Hilal SÜLEYMANOĞLU, Av. Muhammed KÜÇÜK
I. GİRİŞ
Hukukun temel amaçlarından biri, kişilerin hak ve özgürlüklerini güvence altına alarak sosyal barışı temin etmektir. Bu amaç doğrultusunda, bireylerin kişilik değerleri, malvarlıkları, bedensel ve ruhsal bütünlükleri, mülkiyet hakları gibi temel hakları yasal düzenlemeler ile korunmaktadır. Ancak bu hakların ihlali halinde, mağdurun hukuk düzeni içerisinde hakkını talep edebilmesi için tazminat sorumluluğu gündeme gelir. İşte bu noktada haksız fiil hükümleri devreye girmekte ve zarar gören kişiye, uğradığı zararın giderilmesi için hukukî bir yol açmaktadır.Türk Borçlar Kanunu (TBK) m.49 vd. hükümleri çerçevesinde, haksız fiil sorumluluğu, özel hukukta en yaygın tazminat sorumluluğu türüdür.
II. HAKSIZ FİİLİN UNSURLARI
Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca;
“Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişi, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
Bu hüküm, haksız fiilin temelini oluşturur ve bir tazminat davasının açılabilmesi için dört ana unsurun birlikte gerçekleşmesi gerektiğini ortaya koyar:
1. Fiilin Hukuka Aykırı Olması: Fiil, mevcut hukuk düzenine, özellikle kişilik haklarına, mülkiyet hakkına veya genel ahlaka aykırı olmalıdır. Hukuka uygunluk sebepleri (meşru müdafaa, kanun hükmünü yerine getirme, hakkın kullanılması ve ilgilinin rızası) bu unsuru ortadan kaldırır.
2. Zarar: Zarar, maddi veya manevi olabilir. Maddi zarar; malvarlığında meydana gelen eksilme, manevi zarar ise kişinin duyduğu elem, acı, itibari kayıp gibi soyut nitelikte zararlardır.
3. Kusur: Failin fiili isteyerek veya en azından ihmaliyle gerçekleştirmiş olması gerekir. Ancak bazı hallerde, (örneğin tehlike sorumluluğu) kusur aranmaksızın da sorumluluk doğabilmektedir.
4. İlliyet Bağı: Fiil ile zarar arasında uygun bir neden-sonuç ilişkisi bulunmalıdır. Zarar, doğrudan veya dolaylı olarak haksız fiilin sonucu olmalıdır.
IV. HAKSIZ FİİL SORUMLULUĞUNUN TÜRLERİ
A. Kişilik Haklarının İhlalinden Doğan Tazminatlar
Kişilik hakları, bireyin beden bütünlüğü, adı, şerefi, özel hayatı gibi değerlerini kapsar. Özellikle sosyal medyada yapılan hakaret içerikli paylaşımlar, ifşa, yalan haber gibi eylemler son yıllarda haksız fiil davalarının büyük kısmını oluşturmaktadır. Yargıtay, bu tür eylemleri “kişilik hakkı ihlali” olarak değerlendirmekte ve mağdura manevi tazminat verilmesini uygun görmektedir.
B. Kusursuz Sorumluluk Halleri
Kusursuz sorumluluk halleri, kişinin kusuru olmasa dahi sırf bazı riskli faaliyetleri yürüttüğü için, meydana gelen zarardan sorumlu tutulduğu özel sorumluluk türleridir. Bu durumda klasik “kusur, zarar, illiyet bağı” zincirinin bir halkası olan kusur aranmaz. Bu hallere “objektif sorumluluk” da denmektedir.
Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan kusursuz sorumluluk çeşitleri:
- Hakkaniyet Sorumluluğu
Zarar verenin, hukuka aykırı fiili gerçekleştirirken kusurlu olmasa dahi hakkaniyet gereği kanun koyucunun düzenlediği kusursuz sorumluluk halidir.
- Temyiz kudretine (ayırt etme gücüne) sahip olmayan kişilerin sorumluluğu:
Temyiz kudretine sahip olmayan kişilerin kusur yeteneği olmamakla beraber zarara sebebiyet veren hukuka aykırı fiilleri haksız fiil teşkil etmemektedir. Ancak TBK md. 65’ teki “Hakkaniyet gerektiriyorsa; hakim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verebilir.” düzenlemesiyle bir kusursuz sorumluluk hali öngörülmüştür.
- Özen Sorumluluğu
Bazı kişiler kusurlu olmasalar dahi, yasal düzenlemede yer alan objektif özen ve gözetim yükümlülüğünü ihlal etmeleri sebebiyle bu kusursuz sorumluluk hali öngörülmüştür.
- Adam çalıştıranın sorumluluğu:
Adam çalıştıran kusurlu olmaksızın, çalıştırdığı kimselerin iş görmeleri esnasında 3. kişilere verdikleri zarardan bizzat TBK md. 66 uyarınca sorumlu tutulmaktadır.
- Hayvan bulunduranın sorumluluğu:
TBK md. 67 ve 68’ de düzenlenen bir kusursuz sorumluluk hali olup bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstelenen kişinin, hayvanın sebebiyet verdiği zararları giderme sorumluluğunun olmasıdır.
- Yapı malikinin sorumluluğu:
TBK md. 69’ da düzenlenen bir kusursuz sorumluluk hali olup binanın veya yapı eserinin yapımındaki bozukluk veya bakımındaki eksiklikten bina veya yapı eseri malikinin sorumluluğunun söz konusu olmasıdır.
- Tehlike Sorumluluğu
Tehlikeli bir işletmeye sahip olan ya da tehlikeli bir faaliyet yürüten kişilerin meydana gelen zararlardan ağır sorumluluğunun olduğu bir kusursuz sorumluluk halidir.
** Müteselsil Sorumluluk:
Birden fazla kişinin bir araya gelerek işlediği veya katkıda bulunduğu fiillerde, TBK m.61 uyarınca faillerin müteselsilen sorumluluğu doğar. Bu tür davalarda, zarar gören dilediği kişiye başvurma hakkına sahiptir.
III. HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARI
A. Maddi Tazminat Davası
Maddi tazminat davası, kişinin malvarlığında meydana gelen somut ve ölçülebilir bir zararın giderilmesi amacıyla açılan hukuki bir davadır.. TBK m.50 gereği zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispatla yükümlüdür.
Maddi zarar genellikle iki başlık altında incelenir:
a) Gerçek Zarar:
Zarar görenin malvarlığında doğrudan meydana gelen eksilmedir.
Örnek vermek gerekirse:
– Tedavi giderleri
– Araç onarım masrafları
– Zarar gören eşyanın değeri
– İlaç, hastane, protez vb. Maliyetler
b) Yoksun Kalınan Kazanç:
Zarar görenin, fiil olmasaydı elde edeceği fakat elde edemediği gelir.
Örnek vermek gerekirse:
– Trafik kazası sonrası çalışamama nedeniyle maaş kaybı
– Sahneye çıkamayan bir sanatçının konser geliri kaybı
– Kiralanamaz hale gelen taşınmazdan elde edilemeyen kira
** Uygulamada Dikkat Edilmesi Gerekenler
– Zarar kalemleri net ve ayrıntılı biçimde döküm halinde sunulmalı, belgelerle desteklenmelidir.
– Bilirkişi raporları, iş gücü kaybı ve gelir kaybı hesaplamalarında kilit rol oynar.
– Yoksun kalınan kazanç talep edilirken, zarar görenin mesleği ve gelir düzeyi somut delillerle ispatlanmalıdır.
B. Manevi Tazminat Davası
Manevi tazminat davası, kişilik hakları, beden bütünlüğü, onur, şeref, haysiyet, özel hayat gibi kişinin şahsına sıkı sıkıya bağlı haklarının ihlali sonucunda, uğranılan manevi zararın giderilmesi için açılan davadır. Bu tazminatın amacı, mağdurun uğradığı elem ve ıstırabın bir nebze olsun telafi edilmesidir. Ceza verme ya da zenginleşme aracı değildir. Yargıtay kararlarında da manevi tazminatın bir ceza değil, mağdurun uğradığı ruhsal sarsıntıyı hafifletmeye yönelik olduğu vurgulanmaktadır.
TBK m.56 uyarınca;
“Hâkim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir.
Ağır bedensel zarar veya ölüm hâlinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verilebilir.”
Ayrıca Anayasa m.17 uyarınca;
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.”
** Manevi Tazminat Miktarının Belirlenmesi
Manevi tazminatın miktarını hâkim hakkaniyet, olayın ağırlığı, tarafların sosyal durumu ve zarar görenin psikolojik etkilenme derecesine göre takdir eder. Bu miktar:
– Caydırıcı olmalı ama zenginleşmeye yol açmamalıdır.
– Bir “ceza” değil, “telafi” amacı taşımalıdır.
Ayrıca Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 25.09.1996 Gün ve 1996/21-397-637 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere manevi tazminatın niteliği itibariyle bölünemeyeceğinden bir defada istenilmesi gerekmektedir;
“..hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay H.G.K’nın 25.9.1996 gün ve 1996/21-397-637 Karar’ı ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı Karanda bu doğrultudadır.”
VI. HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVALARINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
A. Görevli Mahkeme
– Asliye Hukuk Mahkemesi’dir.
– HMK m. 2/1’e göre;
“Dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalar ile şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.”
– Ancak:
> Eğer haksız fiil niteliğinde bir iş kazası söz konusuysa, İş Mahkemesi görevlidir.
> Tüketici ilişkisi varsa, Tüketici Mahkemesi görevlidir.
B. Yetkili Mahkeme
– Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.16’ya göre;
“Haksız fiilden doğan davalarda, fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği ya da gelme ihtimalinin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.”
– Sonuç olarak yetkili mahkemeler şu şekildedir:
> Davalının yerleşim yeri mahkemesi (HMK m.6 / Genel yetkili mahkeme),
> Haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi,
> Zararın meydana geldiği yer mahkemesi,
> Zararın gerçekleşme ihtimalinin bulunduğu yer mahkemesi.
Bu hüküm, mağdur lehine esnek bir seçim hakkı verir.
VII. ZAMANAŞIMI
Haksız fiilden doğan tazminat talepleri için zamanaşımı süresi, TBK m.72 uyarınca, zarar ve faili öğrenmeden itibaren 2 yıl, her halde fiilden itibaren 10 yıldır. Eğer fiil aynı zamanda suç teşkil ediyorsa, ceza zamanaşımı süresi uygulanır.
V. HAKSIZ FİİLE İLİŞKİN ÖZEL DURUMLAR
– Zararın artmasına mağdurun katkısı varsa (örneğin tedbirsizlik), TBK m.52 gereği tazminat indirilebilir.
– Zarar görenin talebi yoksa mahkeme resen tazminata hükmedemez.
– Zarar görenin ekonomik ve sosyal durumu ile failin kastı veya ağır kusuru, manevi tazminatın miktarını belirlemede dikkate alınır.
VIII. SONUÇ
Haksız fiil sorumluluğu, hukuk sistemimizde bireylerin haklarını koruyan en temel mekanizmalardan biridir. Tazminat davaları hem mağdurun zararını gidermeye hem de toplumsal dengeyi sağlamaya hizmet eder. Uygulamada, somut olayın özelliklerine göre zararın kapsamlı şekilde ispat edilmesi, uygun tazminatın belirlenmesi ve yargılamanın adil şekilde yürütülmesi büyük önem taşır. Özellikle manevi tazminat taleplerinde, talebin içeriği, delillerin niteliği ve ihlalin ağırlığı birlikte değerlendirilerek, hakkaniyet zemininde bir karar oluşturulmalıdır.